KAPİTALİST EĞİTİM SİSTEMİ ÇIKMAZDA Tolstoy’a “kötü insan” kimdir diye sormuşlar: “kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan, en kötü insandır.” demiş. Başka insanların mutluluğunu ve güvenli bir hayat sürmesini, insana saygının esas olduğunu düşünmenin; insanın normali değil de, erdem gibi algılandığı zamanlar yaşıyoruz. Amasız, fakatsız demokrasiyi savunmak, adaletten, eşitlikten ve özgürlükten yana olmak, insan olmanın asgari ön şartıdır. Her gün dünyanın herhangi bir coğrafyasında, otokratların kontrolündeki devletlerin – diktatörlüklerin; “güvenlik” saikiyle çıkardıkları savaşları izlemekteyiz. Evinden, toprağından, ailesinden edilen ve nereye gittiğini bilmeyen çaresiz insanları seyretmekteyiz. Sayılarla ifade edilen insan ölümleri haberleri almaktayız. Dünyanın “en gelişmiş demokrasileri” olarak örnek gösterilen devletlerin hemen yanı başında, sürmekte olan savaşı “kınayarak” seyreden “elit devlet yöneticilerini” izliyoruz. Bu yöneticilerin, o ülkelerin en üst düzey eğitimlileri arasından seçildiğinden de kuşku duymuyoruz. Bu ülkeler; ekonomik kalkınmışlık endeksleri, eğitim başarıları ve insan hakları ihlallerinin en az yaşandığı ülkeler kategorilerinde üst sıralarda yer almakta ve örnek gösterilmekteler. Uluslararası eğitim başarılarının değerlendirilmesi amaçlı kuruluşlar olan; OECD Eğitim direktörlüğüne bağlı, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA, Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu IEA’nın projesi, Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması olan TIMMS uygulamalarının sonucu yayınlanan raporlarda da, savaşı kınayan “elit yöneticileri” olan ülkeler ilk sıralarda yer almaktalar. Bu yöneticiler; savaşı kınamakla kalmayıp, askeri harcamaları artırma, silahlanmaya daha fazla kaynak ayırma konusunda da, oldukça cömertler. Bu kararları anlatırken de, milliyetçilik zırhına bürünmekte oldukça mahirler. Aynı milliyetçi tavırları, pandeminin başladığı zaman diliminde de yaşamıştık. Orta ve Kuzey Avrupa coğrafyasındaki bu ülkeler, Avrupa Birliği oluşumunun merkezi konumundalar. İnsani yaşanmışlık endeksleriyle ilgili tüm parametrelerde, eğitilmiş insan gücü ve insan haklarına saygı konusunda duyarlılıklarıyla örnek gösterilmekteler. Ancak; bu ülkelerin insanları, yanı başlarında en gelişmiş silahların kullanıldığı ve insan hayatını doğrudan hedef alan savaşı seyretmekteler. Bu ülkelerin yönetimlerinin ırkçılık boyutundaki milliyetçi söylemlerine, savaşla ilgili aldıkları tutuma, gerekli tepkileri göstermemekteler. Eğitimli olmalarıyla örnek gösterilen bu insanların duyarsızlığının önemli nedenlerinden olan eğitim sistemleri sorunludur. Savaş harcamalarına ses çıkarmayan, savaşa duyarsız, ülke yöneticilerinin ırkçı söylemlerine karşı gerekli tepkileri göstermeyen bu insanların eğitimlerinden sorumlu sistemin sorgulanması gerekir. Aslında, temel sorun kapitalist sistemin kuruluş felsefesi ve işleyiş kodlarındadır. Günümüz kapitalist sisteminin tercih ettiği insanın en temel özelliğinin; maddi kazanımları kolaylıkla elde edebilecek özelliklerle bezenmiş becerilere sahip olmasıdır. Bu doğrultuda yaratılan algı; hemen her tür platformda ve ortamda, toplumun genelince de kabul gören bir anlayış olarak, tüm sınıf ve katmanlara çok etkili iletişim kanallarıyla sunulmakta ve pazarlanmaktadır. Bu anlayış çerçevesinde belirlenen insan ilişkileri, hayatın tüm temel alanlarında kendini göstermektedir. Barınma, beslenme, güvenlik, sağlık, ulaşım, eğitim gibi temel insani ihtiyaçların karşılanmasına dair devlete ait yükümlülüklerin, kişilerin üzerine kolaylıkla havale edildiğine, kişisel sorumluluklar olarak görüldüğüne tanık olmaktayız. Kapitalist sistemin genetik kodları; daha fazla kazanç ve daha da fazlası üzerine bina edilmiştir. Sistemin arızalarının; işleyişindeki aksaklıkların giderilmesiyle değil, insanlar arası rekabetle çözülebileceğine yönelik popülist bilgiler dolaşıma sokulmaktadır. Tüm devlet aygıtları ve iletişim kanalları bu amaçla seferber edilmekte ve bu kabul doğrultusunda yapılandırılan eğitim sistemi aracılığıyla, insan yetiştirme faaliyetleri sürdürülmektedir. Başta OECD bünyesinde PISA ve IEA’nın bünyesinde TIMMS olmak üzere, tüm uluslararası kuruluşlar; öğrencilerin, okullarda öğrendikleri bilgilerin ve becerilerin, günlük hayatta kullanılma düzeyini tespite yönelik ölçme işlemi yapmaktadır. Bu amaçla; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarıyla ilgili kazanımların, günlük hayat uygulamalarında kullanılmasıyla ilgili tespitler yapmaktadır. Bu tespitlere yönelik veriler; çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu hazırlanan değişik soru türleriyle elde edilmektedir. Bu sınavlarda en üst sıralarda yer alan ülkelerin insanları; sadece Afrika, Orta Doğu ya da Asya kıtalarındaki savaşlarda yok edilen hayatlara seyirci kalmıyorlar. Hemen yanı başlarında sürdürülen savaşlara da sessiz kalmaları, eğitim sistemlerinin sorgulanmasını ve yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır. Tüm eğitim sistemleri; - İnsan Hakları okuryazarlığını - Özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi kavramlarıyla anlatılan hayatın nasıl olması gerektiğini - Ötekileştirilmenin olmadığı bir dünyanın nasıl kurulacağını - Milli ve dini söylemlerin değil, insan hayatının önemli olduğu gerçeğini dikkate alarak yeniden yapılandırılmalı. Okul öğrenmelerinin temelini, barış içinde bir arada yaşama anlayışı oluşturmalı. Bu anlayışın; snırların kapatılmasıyla, insanların; renk, cinsiyet, inanç ayrımına tabi tutularak sağlanamayacağı gerçeği eğitim sisteminin esası olmalı. Halen ülke ya da ulusal çıkar adı altında; savaşlar çıkıyor, insanlar öldürülüyor. Silahlanmaya bu denli büyük harcamalar yapılabiliyor. Bütün bunlar en eğitilmiş insanlar aracılığıyla yapılıyor ve aynı düzey eğitimli olanlarca da seyrediliyor. O zaman, Yunus Emre”ye kulak verelim; “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır.” 09 Mart 2022 Ali Ekber PEKŞEN Bodrum - Muğla

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NAZIM HİKMET

06 ŞUBAT 2023 DEPREMİ